düştüğüm boşluk büyüdükçe içimde*
sınırları aştı uçurum suskunluğum ;
kentlere sığmaz oldu penceresizliğim ...
ölüm çığlıkları işittim sağır uykuların koynunda ;
soluksuz ...
ve gölgesiz göz yaşların
kuşbakışı bir gidiş bırakırken ellerime*
metruk bir kent belirdi sol yanında yüzümün ...
mor mürekkepli harflerle eksilen beyaz kağıtlarda öldürdüm ;
konuştukça çoğalan suskunluğunu ...
akşamüstü bir yok oluş
gelip bağdaş kurdu varlığıma ; sorgusuz ...
eksik düşlerimi parçalayan karabasanlar birikti geceye*
gündüzümü kaybettim gecenin gölgesinde ...
gittiğim her yere gülüşünü götürdüm*
ağlamaklı sesinin mutluluk halini bir de ...
çatısız evler çıktı karşıma ;
kandırılmış evler ...
kendime baktım bir de*
sensiz kaldım ; sol yanıma düştüm inceden ...
şairine küskün cümlelere yükledim zamansız bitişimizi*
ellerimde kalan* aşkının yokluk hali ...
ve kentine sevdalı zakkum gülüşün yüzümün yarısı ...
başkaları için ağlamak* en kolayıydı belki
ve böylesi bir senaryo izlenmeye değerdi doğrusu ;
kendine yapay hüzünler arayanlar için ...
ne arka sıralardaydım gülüşünü bastırmak isteyenler gibi*
ne de en önde !...
bu oyunda başroldü payıma düşen ...